Bu kaynaklar gerçek bilgisayarın, Amerikan araştırmacısı Herman Hollerith'in delikli kart okuma sistemini geliştirerek 1890'da Amerikan bilim alanında kullanıldığı yıllarda, Hollerith'in diğer Amerikan şirketleriyle birleşerek IBM (Internatıonal Busıness Machıne) firmasının kurulmasıyle birlikte, 1930'larda Amerikan matematikçi Howard Aiken'in MARK 1 adındaki ilk hesap makinasını geliştirmesiyle, IBM tarafından imal edilen bu makinayı da, Macar asıllı olan Amerikan matematikçisi John Von Neumann'in geliştirerek, ilk olarak hafızasına program ve bilgilerin işlenebildiği elektronik bilgisayar ile başladığını ve 1945'te Amerikan fizikçi John Mauchley ve mühendis J. Presper Eckert'in birlikte, bilinen ilk digital bilgisayarı imal etmeleriyle başladığını bildiriyorlar.
Burada yapılan en büyük haksızlık ise yine aynı kaynakların, hemen hemen hepsinin matematik tarihi ile ilgili olan kısımlarına bakıldığında görülebilecek olan, CEBİR (Al Gebra) matematiğini, 780-850 yıllarında, Khwariz (Simdiki "Karşi" - Özbekistan) doğumlu Al-Khwarizmi Muhammed ibn Musa'nın bulduğu ve cebir, aritmetik ve Astronomik çizelge alanlarındaki çalışmalarıyla da Muhammed ibn Musa'nın Matematiksel düşünce alanına büyük imkan ve yenilikler getirdiğini yazıyorlar.
Devamına bakıldığında, Sonraları Muhammed ibn Musa'nın etrafında toplanan diğer Müslüman matematikçilerin, basit Cebir'le (yüksek matematik alanında çalışma yapanların iyi tanıdığı) bionimal theorem dahilindeki çalışmalarıyla, matematik ve Astronomi alanlarında bir dahi olan Ömer Hayyam'ın 16. Yüzyıl başlarında yaptığı buluştan bahsediliyor.
Ömer Hayyam'ın bu buluşuyla, kübik güçle iç açıların denklemleri hakkında gösterdiği yol ile de tüm matematikçilerin ilerledikleri ve Cebir sembollerinin 16. Yüzyılda bilim dünyasına resmen tanıtılarak, 17. Yüzyılda bu ilim sayesinde, Fransız matematikçi ve filozof Rene Descartes'in analitik geometriyi keşfetttiği ve bu alandaki problemlerini de Muhammed ibn Musa'nın Cebir'i ile çözdüğü gözüküyor.
Modern Cebir ise 1800'lü yıllarda global olarak kullanılmaya başlıyor ve artık dünyadaki bir çok alanda, matematik denklemlerin çözümünde, bilhassa eğitim alanındaki denklem çalışmalarında Cebir kullanılmaya başlanıyor.
Artık gruplarında benimsemeleriyle yayılan Cebir'in 19. Yüzyılda ana çözüm olarak kabul edilerek, 1854'te İngiliz matematikçi George Boole, artık basit logaritmaların çözümlerinde destek ve tedavi olarak danışılabilecek olan ilk Cebri çözüm kurallarını yazıyor.
Boole'nin, Muhammed ibn Musa'nin Cebir'ini artık bir teori olmaktan çıkartarak günümüz matematiğinin kanunlarından birisi olarak kabul ettirdiği açıkça yazıldığı halde…. Gel gelelim günümüzde, hemen hemen her alanda kullanılan bilgisayar teknolojisinin tarihini anlatirken, Muhammed ibn Musa'nın ismini hiç bir yerde göremiyoruz!
Halbuki bugünki tüm bilgisayar programlarında kullanılan "makina dili" dediğimiz asamble lisanının yazılımının kökü yine Cebir'den gelmektedir. Yani, makina dili asamble cebir ile yazılmıştır!
Al-Khwarizmi Muhammed ibn Musa, tarihte ilk defa Cebir ile aritmetiği harflendirmiştir. Yani, aritmetik işlemleri esnasında çoğul rakamlar yerine harfler, semboller kullanmıştır. Klasik Cebir, semboller sayesinde benimsenerek "matematik lisanı" olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Yine aynı bilgi kaynaklarında "makina dili" (assamble lisanı - < bilgisayar programlarının makina ile anlaşmasını sağlayan, çoğunlugu sembollerden oluşan yazılım hali > ) tarihi hakkında bir araştırma yapacak olsanız, aynen yukarıda bahsettiğimiz gibi, 1854'te İngiliz matematikçi George Boole'un
Muhammed ibn Musa'nın Cebir kanunlarını kesinleştirdiğini …fakat, sanki Cebir'in bulucusu Boole'miş gibi tanıtarak ve hiç utanmadan açık açık "Boolean Gebra" adıyle yazılmaktan ibaret olduğunu ve dolayısyla da "makina dili" Tarihinin sanki George Boole ile başladığına inanırsınız.
Tüm dünyanın bilerek gizlediği açık bir gerçek şudur ki, bilgisayar tarihi ilk defa 780-850 yıllarında, kendisi aynı zamanda büyük bir İslam alimi olan, matematikçi Khwariz Al-Khwarizmi Muhammed ibn Musa'nın Cebir'i buluşu ile başlamıştır.
Muhammed ibn Musa'nın hayatı hakkında pek ayrıntılı detaylara rastlamadığımız halde, Muhammed ibn Musa'nın Cebir matematiğini nereden kaynaklanarak bulduğu hakkında fazla düşünmeye gerek yok sanırım.
İslam alimlerinin ve müdessirlerin daha iyi bildikleri, Kur-an'i Kerim içerisinde, halk arasında "19 mucizesi" olarak tanınan, matematiksel bir kilit sistemi vardır.
Bazı alimlerin rivayetlerine göre bu sır, Kur-an'ın 74. Suresi olan "MÜDESSİR" suresi, Türkçesi "gizlenmiş sır" manasını taşıyan bu sure içerisindedir; Fakat yalnızca Kur-an'ı çok iyi bilen alimlerin bildikleri gizli ilimlerden birisidir.
Muhammed ibn Musa'nın matematikçi olmasının yanısıra büyük bir astronomi alimi olması bilinmektedir.
Astronomi alanında çok çeşitli araştırmalar ve çalışmalar yaptığı bilinen Muhammed ibn Musa'nın Cebir'i buluşunda bu çalışmaların büyük bir rolü olmuştur çünki, tamamen hesap ilmine dayanan yıldız ilimleri hakkında, yine tarihteki İslam alimleri bir çok şeyleri keşfetmiş ve yüksek fen ilimleri olarak medreselerde okutmuş, hatta o yıllarda Osmanlı medreselerinden başka mekteplerden mezun olanların, hiç bir yerde Osmanlı medreseleri mezunları ile aynı derecede tutulmayarak aynı iltifata da nail olmadıklarını ve yalnızca Osmanlı medresesi alimlerinin dünya çapında otorite olarak kabul edildikleri tarihin tozlanmış gerçeklerinden biridir.
Lakin yazımızın başında bahsettiğimiz gibi, Dönme dolap dünyamızın başında bulunan takım, ana ölçüleri tespit ederken, yani doğruları yanlışlarla değiştirirken, bu gibi gizlemeleri unutmamış ve bunlar gibi, Amerika kıtasının tapu gibi koskoca, Osmanlıca yazılı ve Piri Reis'in Christoph Columbus öncesi tarihli imzasi ile çizdiği haritası, Amerikan deniz müzesinde tüm dünyaya "Dünyanın ilk tam teşekküllü haritasıdır" diye sergilendiği halde, göz göre göre, Amerika'nın Columbus tarafından keşfedildiği yalanı söylenmekte. …Halbuki Amerika'ya ilk ayak basan Columbus, Piri Reis'in haritasını kullanarak buralara gelebilmiştir.
Ayrıca bu harita hakkında daha kısa bir müddet önce uzaylıların bizi yarattığına inandığı için, özellikle, ırkçılığın yayılması ve sömürü kavramlarında üstad olan ve günümüzde tamamen çürümüş oması ile dikkati çeken Darwizm teorilerinin yaşatılması amacı ile özellikle desteklenen ve ''Tanrıların arabaları'' adlı kitabı ile bir anda dünyanın tanınmış yazarlarından biri olan Eric Von Daenken'in önemli bir açıklaması da dikkat çekiyor.
Yazar Piri Reis'in bu haritası hakkında ''Haritada Antartika kıtası görülmekte. Bunu o dnemlerde ancak uzaylılar görebilirdi'' diyor.
Bu haberin yer aldığı Star gazetesinindeki makaleyi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Bunlar gibi daha bir çok hakikatler bilinçli olarak gizlenilmektedir. Çünki amaç, tarihte insanlığın faydalanabileceği buluşlar, ilerlemeler yapan Müslümanların örtbas edilmeleridir.
Onlar, bu gerçeklerin açığa çıkmasından, kendi ayıplarının gözler önüne serilerek, foyalarının ortaya çıkmasıyla kaybedeceklerinden, ülkelerinin yerle bir olmasından daha çok korkmaktadırlar.
İşte yalnızca tarihimizi küflendirmekle yetinmiyenlerin ilerleyişlerinde Akıl, bu zihniyetlerin insanoğluna, iyilik adına yaptığı zulmu durdurmada faydalanabileceğimiz mükemmel bir silahtır.
Yüzyıllardır umutla, fikirleri ardınca peşinde koştuğu Lenin'in heykelini Rusya'da yıkarak, Romanya'da Çavuşesku'yu kurşuna dizerek, Berlin'de utanç duvarını yıkarak, önündeki engelleri kaldıran insanlık, 20. Yüzyılın bu çağdaş yobazlarına karşı bir kurtuluş savaşı başlatmış, şimdi doğruyu aramaktadır.
Lakin Ademoğlu bu arayışta kullanılan yanlış ölçüleri doğrular ile değiştirmediği müddetçe yine aynı tuzağa düşecek, hatta düşmeye mahkumdur da! Çünki doğruyu bilmeyen yanlışı göremez.
Burada en büyük görev, doğruyu bilenlerin, çağdaş yobazların mayınlarına takılmadan ilerleyerek,
Cephe ardından hedefleri kontrol altına almalarıdır.
Çünki burada asıl kullanılması gereken ve lazım olan cephane "bilgi"den oluşmaktadır.
Sıcak bir savaşta yıkılan binalar, kaybedilen alanlar tekrar geri alınılabilir, tekrar inşası mümkündür ve kısa sürebilir, fakat burada söz konusu olan ölçüler, doğrular kaybedildiğinde işte bunun tamiri asırlar sürebilir; ...Hatta milletlerin, toplumların yok oluşuna, yeryüzünden silinişine dahi sebep olabilir.
Bir milletin kökü kültürü, direği ise lisanıdır, dilidir. "Bakın tarihte var olan Finikyalılar, Likyalılar gibi bir çok büyük kavimler silinmiş, yok olmuşlardır. …Arkeolojik kazılarda ancak, çanak çömlekleri çıkıyor; Nereye gitti bu kavimler? Ne oldu o kadar insana? ...Çünki dilleri yok olmuş, kültürleri unutulmuştur." *(Prof Dr. Oktay Sinanoğlu)
İşte bu yüzden, çağımızın ilim cellatlarına karşı korunabileceğimiz ve insanlığın aynı anda yeryüzünün değişik yerlerinde başlattığı bu mücadelenin hesabı yapılırken biz de, 780-850 yıllarında Al-Khwarizmi Muhammed ibn Musa'nın bu buluşunu ki... günümüzde Cebir hakkı ödenemeyecek bir buluştur, onsuz hemen hemen hiç bir bilgisayar işlemi yaplamaz, bari bilgisayarın yıldönümünde hatırlatmak, ruhunu şadetmek istedik.
Fikirler düğümlendiğinde çözüm okumaktır kaidesini ele alırsak, yazılarımızın okuyucularımıza bu konular hakkında faydalı olacağına inanıyoruz.
Ayrıca şuna da inanmaktayım ki... Hak olan esasen, insanoğlu nasıl ki ''Edison'' ampul'u buldu diye halen ailesine hakkını ödemektedir, İbni Musa'nın torunlarına bu hakkın ödenmesi ve Bunun bir İslam alimi tarafından bulunduğunu da okullarda öğretmektir. Bu ilmi kullanarak hesaplar yapan ve Yahudi olduğu için tüm dünya'ya dev gibi gösterilen Einstein değil!
Cemil-Deniz Ulutan